27 Ocak 2010 Çarşamba

Affetmek

Tanımlamalardan, tariflerden, açıklamalardan ve anladığım her şeyden artık bıktım. Bıktım usandım kendimi kendime izah etmekten…
…..
İstanbul’un üşütmeyen soğuğunda, Aksaray’ın kalabalıkları arasında sessizlik dolu bir kafenin üst katında yalnız başıma oturuyorum. Etrafıma, insanlara ve kendime bakıyorum. Herkesin peşinde olduğu bir şeyler var. Herkes ayrı bir dünya. Oysa benim yaşantımda sadece birer aksesuar değerindeler.
İçimde zapt edemediğim bir yargılama arzusu, kendi özüme karşı bir şiddet ve affedememezlik var. Neden ve nerede ve hangi hataları yaptım. Yaşamak bu kadar zor olmamalı, bir tebessüm sıcaklığında tüm dertleri unutmak kadar kolay olmalı oysa. Şartlanmaksızın, sebepsizce mutlu olabilmeli insan. Bedel ödemeden ve bedel ödeme korkusu olmadan mutlu olabilmeli.
Kin güttüğüm tüm neden ve nesneler geliyor aklıma. Günün tüm hareketli anlarında sırtımda bir yük olan şeyler. Yürürken kaldırım desenlerinde, durduğumda uzaklaşan bulanık bakışlarımda ve tanımadık tüm simalarda… affetmek…
Bir iç mücadele, gönlümün bir yanı hep affetmek istiyor. Sonra kendi kendimle olan bir savaş başlıyor. Mantık, affetmemek için bir sürü gerekçeler sunuyor beynimin bir yerlerine. Amaç affetmenin vereceği huzuru baltalamaktır belki de. Nedense hep böyle acı çekmekten bir başka mutluluk duyuyorum. Buna da mutluluk denirse eğer…
Aslında senin dediğinin tam tersi hakim bende. Duygularımdan çok mantığım yönetiyor beni. Kendi kendimle olan savaşın galibi yine kendim olacağım halde tercihlerimde duygularıma değil de mantığıma öncelik tanıyorum. Böylesi bir affetmek ve cezalandırmak çelişkisi düştü mü aklına affetmiştir çoktan, ama itiraf edememiştir. Kendi kendini kandırmanın bir başka yoludur bu da. Keşke, evet keşke duygularımı özgür bırakabilsem, kendi haline bırakabilsem.
İstediğini yapan bir gönül sahibi olamamak ne acı bir dramdır. Ne var ki, düşünmeden sadece sevmeyi, affetmeyi beceremiyorum. Dışarıda bir dünya, içimde bir başka dünya. Ya her şey yalan içimden geçenlerin dışında, ya da her şey gerçek içimdekinden başka. Neyse, şimdi gitmem gerek…

Ocak 2010
İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder